Çocuk olmak lazım bu hayatta! Özellikle de dünyanın kendi çevresinde döndürüldüğünün farkında olan bir çocuk olmalı ama.
Düşünsenize; gece yatacaksınız, anneniz size
“Hadi tatlım, uyku saati geldi” diyor. Siz bunu duymazlıktan gelip, önce salonda sonra anneyle babanın yatak odasında ondan sonra da kendi yatağınızda bir fasıl zıplıyorsunuz. Bu arada anneniz
(sizi yatırmak onun görevi olduğundan dolayı!) sürekli başınızda
“Hadi ama bebeğim, lütfen artık yatalım. Bak uyku saatin geçeli çok oldu.” diye sakin sakin sizi ikna etmeye çalışıyor.
Ortalama 20 dakika sonra
(ki bu aslında daha uzun bir zaman dilimidir genelde) ikna olmuş ayakları yapıp, yatağınıza giriyorsunuz. Bir de düşünün ki; yatmadan önce çizgi film izleyerek uyuyanlardansınız. Halbuki anneniz ne kadar isterdi kitap okuyarak ya da masal dinleyerek uyumanızı... Ama bu ufak bir ayrıntı, takılmayıp, devam edelim.
Anneniz diyor ki
“Hadi bir film seç!”. Sizin uyumamak için biraz daha vakte ihtiyacınız var. Ne yapmanız lazım? Mesela şöyle bir yol izleyebilirsiniz
“Anne, ne izlesem bilmiyorum, sen seç!” Bunu dediniz demesine de, mevzuyu uzatmaya yetmesi için başka bahanelere ihtiyacınız var. Anneniz orada film seçerken, sizde kafanızdaki filmi döndürüyorsunuz.
“Çılgın Hırsız’a ne dersin?” diye sordu anneniz
“Hayır” dediniz.
“Mega Zeka?” “Hayır”, “Oyuncak Hikayesi?” “Hayır”, “Elmo?” “Hayır”, “Caillou?” “Hayır”, “Arthur?” “Hayır”, “o?” “Hayır”, “Bu?” “Hayır”, “Şu?” “Hayır”!!!
Bu arada annenizin gözlerinin dönmeye başladığını farkediyorsunuz ama şimdilik oralı olmamaya kararlısınız. Anneniz hala sakinliğini korumaya çalışıyor çünkü, bunun farkındasınız.
“Peki tatlım, ne izlemek istiyorsun, sen söyle”
Cevabınız belli
“Bilmiyorummmm anneee, sen seçççç!”...
“Tatlım, sen bilmezsen ben nasıl bilebilirim ki? Benim seçtiklerimi beğenmiyorsun zaten!” “Bilmiyorummm anneeee! Seç sennnn!”
Bu şekilde de en az yarım saat geçiyor. Bu arada annenin saçları iyice kabarmakta, gözleri de kırmızıya dönmekte. Bunu farkediyor ve en nihayet bir filmde karar kılıyorsunuz. Anneniz koyuyor filmi ve bu çekişmenin verdiği yorgunlukla yanınıza kıvrılıyor. Ama daha bitirmediniz tabi ki:
“Anne, süt yap!”
Anneniz kalkıp süt ısıtıyor, getiriyor.
“Anneee, çok yapmışsın, şimdi karnım ağrııcak!” diyerek ağlamaya başlıyorsunuz. Anneniz sabırlı kadın neyseki, şanslısınız. Kendini tutmasını çok iyi başarıyor. Gözler kırmızıya döndü aslında çoktan ama o sesinin tonunu hala bozmuyor:
“İçme bebeğim hepsini sende, az iç, gerisini ben içerim!” “Ama getirmişsin işteee, içicemmm!”
!!!!!!!
Anneniz sesini çıkarmıyor, artık sabır sınırlarının sonuna yaklaştı. İçmeye karar verip içiyorsunuz ama söylenmeyi de ihmal etmemek lazım, madem başladınız! Bardağı mutfağa götürüyor anneniz, gelip yanınıza uzanıyor. Tam iyice yerleşmesini bekliyor ve uyumadan önceki son vuruşunuzu yapıyorsunuz: “Anne benim karnım acıktı, peynir zeytin versene!”
Artık annenizin hem gözleri kırmızı hem de saçları tavana değiyor! İçinizde hafif bir korku var ama bu filmin sonunu getirmelisiniz. Hem, anneniz sabırlı kadın zaten ve üstelik size olan sevgisinin bir sınırı da yok, di mi ama canımmm?!
Küçük bir parça ekmeğin arasına zeytin ve peynir sıkıştırmış anneniz, getirdi yediniz. Bundan sonra yapacak fazla birşey yok artık. En fazla su isteyebilirsiniz ki o zaten yatağın kenarında her daim duruyor.
Anneniz yanınızda iyice gevşemiş ha uyudu, ha uyuyacak. Zaten bu arada filmin de sonuna neredeyse gelmişsiniz. Artık uyuyayım bari diyor ve uyumaya karar veriyorsunuz. Annenize son bir ültimatom veriyorsunuz:
“Anne, sarıl bana!”
Ve nihayet... mutlu son...
Ama yok yok, biraz daha devam edelim:
Gece üçte uyanıyorsunuz, anneye sesleniyorsunuz, nasıl becerdiyse kalkmış gitmiş yatağına. Bak sen!!!
Anneniz geliyor :
“Anne, benim canım birşey istiyor”
“Ne istiyor canım gecenin üçünde acaba canın!” ve işte asıl bombayı şimdi patlatacaksınız:
“Bilmiyorum anneeee, getir bişey işteeee!”
Eh, artık annenizin dönüşeceği yaratıktan ben sorumlu değilim, söyleyeyim!!!