Bana küçükken ne olacağımı sorduklarında çok değişken cevaplarım olmadı benim. İlk olmak istediğimi hatırladığım meslek “Haberci”likti. Bildiğiniz haber sunucusu yani...
Şimdikiler gibi değildi o dönemin TRT haber sunucuları, hatırlarsınız belki. O statik hallerinin nesi hoşuma gitmişse o zamanlar artık... Hele ki o dönemlerde şimdikinden bile daha az konuşkan olduğumu düşünürseniz...
Bu fotoğrafı geçenlerde kuzenim koymuş facebooka...
Soldaki kuzenim, sağdaki halam, öndeki bücürükde ben oluyorum :)
Lise yıllarında da psikoloji ve antropolojiyle ilgilenmeye heveslenmiştim...
ikisi de olmadı...
Önce muhasabeci, sonra grafiker oldum. O da ayrı bir hikaye...
Yani diyeceğim o ki; ben hiç öğretmen olmak istemedim...
Bir bildiğim varmış. Salı gününden beri bunun ayırdına vardım...
Bizim bücürün sınıfına etkinliğe gittim Salı günü.
4,5-5,5 yaş civarı yaklaşık 20 çocukla birlikte, önce yılbaşı kartı yaptık, sonra da fikrini Ayda’dan aldığım minik yılbaşı ağacı...
Yılbaşı kartımızın benim yaptığım örneği
Bir kere o kadar çocuğun seni dinlemesini sağlamak diye bir şey yok... Yani benim için yok... Misalen öyle ortada durup “Hadi çocuklar şimdi bunu yapalım.” deyip, onlara sesini duyurmak pek olası değil...
Hele ki hepsinin bir yerde oturup, aynı şeyi yapmalarını beklemeniz...
cık cık... aklınızdan şüpheniz olmalı...
Fotoğraf Ayda'ya ait. Ne kendi yaptığımı, ne de çocuklarınkini çekemedim...
Zaten Ayda'nınkiler kadar güzel olmadılar :))))
Ama arkadaş, bu bücürlerle bir şeyler yapmak bu kadar mı zevkli olur...
Hele ki seninle özel olarak iletişim kurmak isteyenler çıkıyor ya aralarından erir bitersin...
Bir tanesinin gelip, burnunu burnuma dayayıp bir “Günaydııınnnnn!” deyişi vardı ki; onunla birlikte yerlerde yuvarlanmamak için zor tuttum kendimi :)
Onun da fotoğrafını çekemedim. Siz Tibet'inkiyle idare edin :))))
Bir diğerinin tütü eteğiyle gelip gidip “Ablaaa, ama ben bunu yapamadım kiiii, yardım eder misinnnnn?” diye kelimelerinin sonunu uzata uzata yanıma yanaşması... var yaaa... Şöyle yakalayıp, sıkıca sarıp sarmalamak istedim ama korkutmayayım deyip, yine tuttum kendimi...
Tibet’in gelip gidip beni öpmesi, o öptükçe erkeklerin “Tibet annesini öptüüüü!” diye gülüşmesi, Tibet’in karşılık olarak “ama öpmedim ki beeennn!” diye utanması...
Hepsi çok ama çok keyifliydi :)
Yani bu etkinlik işini sevdim sevmesine ama
öğretmenlik deyince artık orada iki kere dururum!...
Bana böyle bir teklifle gelmeyin, kalbinizi kırarım!
:P