26 Kasım 2009 Perşembe

Bayram...

Bu bayram mutlu, huzurlu, umutlu, gülyüzlü,
sağlık ve sevgi dolu olun inşallllaaahhh!!!


Bayramınız kutlu olsun :)))

25 Kasım 2009 Çarşamba

Anam! Anam!

Tibet’le bir süredir akşamları güreşiyoruz.
Evet, evet, bildiğiniz güreş! :)

Anne (veya baba) yeye otuy, seni düşüyücem”le başlıyor, yaklaşık 30 dakika 1 saat boyunca sürüyor.

Güreş sırasında, sağa sola dönüp, zorlanıyormuş gibi ak guk sesler çıkarıyoruz, arada da “Anam, anam” nidaları atıyoruz.

Bu nidanın benim dilime nerden dolandığı hakkında herhangi bir fikrim yok! Yani anlayacağınız Tibet’in diline bu lafı ben doladım :P

Geçen haftalarda dedesine gittik (eşimin amcası aslında), onunla da oynarken hadi “anam anam de bakiim, deden görsün” dedim. O sırada topla oynuyorlardı, yapacağını hiç tahmin etmemiştim...

Bir attı ki nidayı, böylesini Osmanlı döneminde yeniçeriler bile atmamıştır! :D
Seyrettikçe gülmeden duramıyorum, Tibet'in number one'ı oldu bu video bence :)))

24 Kasım 2009 Salı

7 sayısının gizemi


Stil Direktörü geçen gün bir çekiliş düzenlemişti. Naçizane ben de katıldım :)))

Çekilişin sonucunu uğurlu rakam üzerine kurmuştu. Uğurlu sayınızı belirtecek ve çoğunluğun uğurlu sayısına göre ilk yorum yazan çekilişi kazanmış olacaktı.

Çekiliş sonunda büyük çoğunluğun uğurlu sayısının (%90) "7" rakamı olduğu dikkatini çekmiş. Nedir bu rakamı uğurlu yapan demiş...

O bu soruyu sorunca (bu arada benim de uğurlu bulduğum rakam 7'dir) ben de düşündüm, neden ben 7 rakamını uğurlu kabul ettim diye... Cevabı çocukluk yıllarımda buldum (ki ben öyle pek eskileri hatırlamam)...

7 rakamıyla ilgili bilgilerimi tekrar tazeledim... Size de aktarayım istedim...

7' sayıların en kutsalıdır. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile Güneş ve Ay'ın toplam sayısının yedi oluşu, Tevrat'ta Tanrının evreni altı günde yaratıp yedinci gün de dinlendiğinin belirtilmesi '7' sayısına gizemli ve uğurlu bir sayı olarak bakılmasına sebep olmuştur. Göklerin yedi kat oluşuna olan inanış, müzikteki ana nota ve ana renklerin, haftanın günlerinin yedi tane oluşu, Roma'nın, İstanbul'un yedi tepe üzerinde kurulmuş olmaları, bu sayının gizemini iyice arttırmıştır.

Hafta 7 gün,
Gökkuşağı 7 renk,
Dünyanin 7 Harikası kabul görmüş,
Soyumuz 7 göbek,
Dünyada varsayılır 7 kapı,
Dünyanın etrafında 7 gezegen,
Büyük Ayı 7 yıldızlı,
İnsan 7 çakralı,
Nota sayısı 7,
İslam dininine göre Kainat 7 safhada yaratıldı,
Kabe’nin etrafı 7 kere tavaf edilir,
Manevi bilgeligin rakamı yine 7,
Katoliklerde 7 sakrament esas,
Yahudilerde Kutsal Şamdan 7 Mumlu ,
Eski Yunan Uygarığında 7 Akıllı Adam varsayılmış, (bunu ayrıca araştıracağım)
Mitolojide ise 7 esas Tanrı varsaymışlar,
Mısır’da Güneş Tanrısı RA 7 ruhlu,
Tibet’te 7 Buda,
Çin’de kutsal 7 element varmış,
Feng Shui’de iletişim sayısı 7,
Tamamlanmış olmak eşittir 7,
Afrikalıların Kwanza Bayramı 7 sembollü,
Zulu süsleri 7 renkli,
Eskimolarda Kar 7 isimli,
Hürmüz bile 7 kocalı,
Dinlenmek haftanın 7. gününde,
Çiceklerden 7 veren gül ,
7 Tepe üstünde Rio,
7 Tepe üstünde Roma,
7 Tepe üstünde İstanbul,
James Bond bile 007,
Yüzde 7 nokta (açık) var, (ağız, kulak 2, burun 2, göz 2),
Dünyada var olmuş 7 kıta,
Denizlerin figurativ sayısı 7,
Kızılderililere göre mevsimler 7 tane,
Avustralya yerlileri Aborjin ve Kulin’lere göre de mevsim 7 tane,
Tüm Japonlarda rakamların en uğurlusu 7,
Tarot falında 7 zafer,
Pamuk Prenses ve 7 cüceler,
İlkokulun başlangıcı 7 yaş,
Gökyüzü 7 kat!

23 Kasım 2009 Pazartesi

Denemeler

Enerji toplama denemeleri:

- Anne, biyas yorulmuşum!
İç ses: 15 saniye sürer mi acaba?

********************

Anneyi kafakola getirme denemeleri:

- Anne, oyun baa mı?
- Hayır Tibet, hiç heveslenme, yok bilgisayar!
- O saman, çamaşii baa mı?
- Sayende evde yıkanacak çamaşır da kalmadı oğlum!
(Çamaşır makinasını çalıştırtıp, karşısına geçip, seyretmeye bayılıyor)

********************

Anneyi yanına getirme denemeleri:

- Anneeeeee!
- Efendim?
- Seni çağiyiyooommm!
İç ses: yaaa, hiç belli olmuyor!!!

********************

Yemek yememe denemeleri:

- Anane, şimdi yemiim, boşbey!

********************

Oyun oynamaya ikna denemeleri:

- Anne, oyun oonayalim isteesen?!
İç ses: ben mi istersem, sen mi?

********************

Sesini duyurma denemeleri:

- Çocuklaaayyy, çocukklaaay! Baksanisaaa!!!
anne ve baba bilgisayarda birşeyle fazlasıyla meşguller!

********************

Yardımcı olma denemeleri:

- Bebeğim, şunu açsanaaaa!!!
anne mutfakla uğraşıyor, o da elindeki bardağı bulaşık makinesine koyacakmış!



20 Kasım 2009 Cuma

Kendi kendime...


Bu aralar biraz asabiyiz.
Erken ergenlik dönemi mi yaşıyoruz yoksa 2 yaş sendromu mu bilinmez?!

Anneyi hem reddediyoruz hem paylaşamıyoruz.
Dilinde en çok “Anne, git!” var.

Ha!
Birde kime ya da neye kızarsa kızsın, gelip bana vuruyor!
Her seferinde bu yaptığının doğru olmadığını anlatmaya çalışıyorum.
Bazı bazı sesimi de yükseltiyorum...
Ne yalan söylemeli, bazı bazı inciniyorum da...
Kapayıp kendimi kapılar ardına, bir yandan kendimi sorguluyor,
bir yandan gözlerime hakim olmaya çalışıyorum...
ama bir yandan da...
bu evde benim kadar uzak kaldığı kimse var mı bu bücürün?
Belki de onu bırakıp gitmemin hıncını çıkartıyor,
bilinmez tabii küçük kafasında neler döndürdüğü.

Hangimiz hangimizin kafasındakileri biliyoruz ki...
Kendimizinkini bile bilmezken...

Sabahları işe gidişime denk gelirse uyanışı
“Anne, çıkay üstünüü, gitmee! Amca kisay” diyor ya...

Yanlış olduğunu düşündüğüm her hareketinin arkasından
“Ben nerede yanlış yaptım?” dersem, yanlışlığa davetiye çıkartmaz mıyım?

Seni seviyorum bebeğim...

19 Kasım 2009 Perşembe

Allah'ım YAAA!!!

Şakacıktan babasına kızıyor...
Ben Tibet'ten çok eşime gülüyorum ama :P


Gerçekten kızdığı zaman bu kadar tatlı olmuyor beyefendi...
Neye kızdığını anlamadığınız gibi, üstüne dayak bile yemeniz mümkün!

18 Kasım 2009 Çarşamba

iğneyi önce kendine...





Aslında bugün çok güzel şeyler yazacaktım...

olmadı...

sonra...
neden kötü hissettiğimi yazacaktım...
kendimle hesaplaşmalarımı...

yazdım, sildim... yazdım, sildim...

dökülmedi yazıya...

şimdi; burnunda iki kırmızı noktayla,
kendimi döve seve çalışıyorum...

17 Kasım 2009 Salı

Kokulu Mim

Bu mim çok güzel kokuyor :)

Bir süre önce Gö’kem mimlemişti. Açıkçası ben en çok zorlayan mim oldu bu! Vereceğim iki cevap benim için çok klasik, herkesin tahmin edeceği kokular zaten. Gerisi çok düşündürdü beni, gerçekten nedir etkileyen diye...
Sonuç olarak varmış benim de kokularım, iyi oldu anladığım :)

Soru su, hayatınızda nerede olursanız olun iyisiyle kötüsüyle anılarınızı canlandırıveren 5 koku.

Hypnotic poison: Bu koku benim kokum, kimseye vermem! Yerine çok koku koymaya çalıştım ama ı-ıııh! Başkası beni anlatmıyor anlatamaz.
Nedense hypnotic poison deyince, yıllar önce Park Orman’da Sertap Erener ve Teoman’ın konserine gitmiştik, o aklıma gelir. Büyük ihtimalle sebebi de İtalya’ya gidecek olan bir arkadaşımdan benim için almasını istemiştim, o olabilir.
O konserde zaten sesine hayran olduğum Sertab Erener’in gerçekten ne kadar mükemmel bir yetenek olduğunu tekrar keşfetmiştim. Aşk şarkısındaki performansına hayran kalmıştım!

Yaz kokusu: Bu da neymiş demeyin, özellikle Karadenizli olan, karadenize gitmiş olanlar beni iyi anlar tahminimce. Deniz, rüzgar ve ağaç kokusunun bu kadar iç içe olduğu bir yer var mıdır bilemiyorum (sonuçta gittiğim yerlerde kısıtlı zaten, belki Fethiye’de vardır birde böylesi?).
Yaz kokusu benim için Karasu'nun kokusudur, güzel arkadaşlıkların, keyifli zamanların kokusudur.

Ananemin kokusu: Tibet’e hamileydim ananemi kaybettiğimde. Haber vermediler bana. İyi oldu belki de, hala o kendine has kokusunu duyarım ara ara... hiç gitmemiş gibi...



Aşk’ın kokusu: Bu kokuyu almamış olanınız yoktur herhalde. Karşınıza çıktığında alırsınız kokuyu ve beyninden vurulmuşa çevirir adamı. Hiç unutmuyorum eşimi gördüğüm andaki sarsıntımı :D

ve tabiki oğlumun kokusu: yok arkadaşlar böyle güzel bir koku! Bu kokunun EŞİ BENZERİ YOK!

Şimdiiii, eğer bu mim kendilerine bugüne kadar ulaşmadıysa ve tabiki yapmak isterlerse Adaşım, Deniz, Seda, Özlem ve yeni arkadaşlarımdan Füsfüs’ü bu mimi cevaplamaya davet ediyorum :)


12 Kasım 2009 Perşembe

Gecikmiş Mim

Bu ara tembelliğim üzerimde dostlar... Son günlerde girdiğim postlardan bellidir sanırım.
Bu tembellik sırasında da mimler biriktirdim... Artık cevapliim di mi? Ayıp!!! :)

Adaşım Sibel mimlemiş beni. Sibelcim, ne olur kusuruma bakma bu kadar geciktiğim için :(

Bloğuna Neden Bu İsmi Verdin?

Bloğun isminde Tibet muhakkak olsun istiyordum ama biraz farklılıkta olsun istiyordum. Sonra birdenbire aklıma geldi ve çok hoşuma gitti :)

Bloğuna Yazarken Star Tribiyle Olmazsa Olmazın Varmı?

Vallahi her gün bir post girerim arkadaş! :P
Şaka bir yana gerçekten arka arkaya birkaç post girmek nedense istemiyorum?!

En Son Satın Aldığın Garip Şey Nedir?

Son zamanlarda aklımda kalem kutu almak vardı. Aman bu çok mu garip diyeceksiniz. Tabi ki değil ama bunca zamandır hiç aklıma gelmeyen şeyin son zamanlarda bu kadar aklıma düşmesi garip! Etrafta aranırken Bestecim sürpriz yaptı bana. %100 kırmızısından almış bir tane, süper, süper, süper! :D

Şeker Gibi Olduğum Anlar?

Tibet'in bana sarıldığı anlarda,
çok keyif aldığım bir filmi seyrettiğim anlarda,
çok istediğim bir şeyi alabildiğim anda,
sevdiğim bir arkadaşımla keyifli vakit geçirdiğim anlarda,
boş boş kalabildiğim, hiçbir şey yapmadığım anlarda,
beklemediğim bir hediyeyi aldığım anlarda (en yakın örnek Kalem Kutu :D ),
eşimin durup dururken beni sevdiğini söylediği anlarda (ben dürtüklemedikçe söylemez pek :P)
sevdiğim birinin beni sıcacık sarıp sarmaladığı anlarda...

bu böyle sürüüp gidebilir :)

Arkadaşım Artık Sormayın Dediğin Şeyler

Sibelcim, elindeki iş durumun nedir?

Aynaya Baktığında Gördüğün Şey:

Kilosundan memnun olmayan ama yaş olarak bir türlü büyüyemeyen, yine de anne olmayı bir şekilde beceren bir kadın.
Bazen çok muzur, bazen çok mahmur...

Kendini Okutan Bloglar

Hergün muhakkak girip kontrol ettiğim bir sürü blog var...
Tarzları, samiyetleri beni onlara bağlı kılan.

Bu Blog Sahibesiyle Karşılaşabileceğin Yerler

Bu blog sahibesini çok ortalıkta göremezsiniz. En yoğun görebileceğiniz bölge Ortaköy ve Pangaltı-Feriköy aralığıdır. Ara ara Cevahir ve Akmerkez'de de rastlayabilirsiniz. Onun dışında çok belirsizdir :)

Şimdi eğer bu mim onlara gitmediyse ve eğer yapmak isterlerse Yıldız, Nehircce ve Pinky...
Mimledim sizi :)

11 Kasım 2009 Çarşamba

Pil

Aldığım 3 adet pille, dünyalar onun olan bir evladım var...
Ne kadar şanslıyım!

Ananeeee, baaaakkkkk! Annem pil aaamııışşş, baaakkk!!!

6 Kasım 2009 Cuma

Anne işe gidiyor...

Tibet geç uyumak için elinden geleni yapınca, sabahları erken kalkmak gibi bir durumu da olmuyor doğal olarak. Bu yüzden ben diğer anneler gibi, evden çıkarken çocuğum arkamdan ağlıyor stresi yaşamıyorum.

Tibet bu duruma gelmeden öncesinde de, yani benim onu belli saatlerde uyutabildiğim dönemlerde bile sabahları öyle erken uyandığı olmazdı pek. Uyandığı zamanlarda da değil arkamdan ağlamak, ben el sallamasını beklerken, suratıma kapıyı yediğim çok olmuştur. Anneliğin bencil yönü bu duruma çok fazla üzülürdü tabii ama makul yönü “daha ne istiyorsun, çocuğum arkamdan ağlıyor diye üzülmeyeceksin işte, fena mı?” derdi.

Beyefendi çoookk ama çoookkk uzun zamandır ilk defa bu sabah benimle uyandı. Bunun sebebi de son birkaç gündür kendisini belli saatlerde yatmaya alıştırma alıştırmaları yapmam. Yani öyle sanıyorum :)

Hal böyle olunca, benim işe gitmemle ilgili bazı diyaloglar yaşadık :

• Anne, sen ise gitmeee, beyabey oynayalim...

• Anane, sen git ise, annem gitmesin...

• Anne, beni babama götüy (götürülür)
Anne, beni odaya götüy (götürülür)
Anne, pitsayada uyun baa mıdır?
Anne gigi silm açalim mi?
Anne su bey!
Anne süt bey!
(anne gitmesin diye oyalama taktikleri)

• Anne, ise gitme, amca kisay!
(galiba gittiğimiz bir yerde birşeyi yapmasın diye böyle söyledik. Bir süredir birşeyi yapmamızı istemediği zaman “onu yapma, amca kisay” diyor.)



Bunun dışında güldüren birkaç diyalog daha var.

Akşamları eve geldiğimde beni kapıda karşılar. Bende her akşam onu görünce “Hey beybi! Ne yapıyorsun bakalım” derim. Bir akşam mutfakta ortalığı toparlıyorum. Yan gözle geldiğini gördüm, durdu kapıdan beni seyrediyor. Bir süre sesi çıkmayınca döndüm, baktım, şöyle bir tepkiyle karşılaştım :

Hey beybi! Yaapiyosuun?

Geçenlerde babası anredeki komidinin üstüne bazı eşyalarını koyuyordu (ya da alıyordu). Babasına şöyle bir soru yöneltti :

Baba, hayiydiy?!

Yine birkaç akşam önce, odada oynaşıyoruz. Kalktı, elimden tuttu, babasının odasına gittik, babası bilgisayarın başında tabiki :

Baba kalk!
Niye?
Anneynen ben otuucaz! Siya bizde!!!
Sanırsınız her akşam böyle bir sıraya koyduk bilgisayarı :)

Bir de birşeyin nerede olduğunu sorduğunuz zaman "Oydadiy" cevabı veriyor.

Sevgiliyle bu aralar telefonlarımızı birbirimize "Nerdedir?" (arayan),
"Ordadır" (cevaplayan) diye açıyoruz :P

3 Kasım 2009 Salı

Tut şu Sibel'i!

Sonra yaparım, sonra yaparım diye diye, bir sürü mim biriktirdim. Açıkçası bazılarını kopya çekmek için beklettim, doğruya doğru :P

İlk önce Marjo’nun miminden başlıyorum çünkü ilk ondan almıştım.

Demişki Marjo, içindeki kadınları anlat!

Zor iş! Kafamın içinde gezinen kadınların etekleri birbirine değmiyor. Heleki şu son zamanlarda tam dipsiz kuyu misali, elini atsan bir başka tiplemeye denk gelir inanmazsınız! Yine de bariz BEN olanlar var tabii.

Tembel Sibel : Bu hatunun, ev işiyle, yemekle uzaktan yakından alakası yoktur. Varsa yoksa, yaysın, yatsın, kimse ona bulaşmasın, canı isterse kitap okusun, istemezse film seyretsin o da olmazsa müzikle idare etsin ister. Bu arada da sürekli yatıyor olsun ama hiç kilo almasın derdindedir (10 kilo fazlasının farkında değilmiş gibi davranır). Bir de pasaklıdır ki haspam, hiç bulaşmak istemezsiniz!!!

Çalışkan Sibel : Bu da ayrı bir manyaktır. Evinde bu kadar tembel olan psikopatın, işyerinde niye bu kadar çalışma delisi olduğu ayrı bir tez konusudur. Daya işi, çalışsın! Milletin artıklarını da ver üstüne, gece ikiymiş, sabah olmuş anlamaz bile. Allah’tan bir çocuk sahibi oldu da biraz ayıktı! Ayıktı da ne oldu derseniz, bir değişiklik yok aslında, sadece şikayet etmeye başladı, onu da marifet sayıyor işte cins midir nedir?!

Korkak Sibel : Buna yazık yaa! Vallahi üzülüyorum. Şu korkaklığı yüzünden neleri teptim hayatımda diye sorgular durur kendini. Yok efendim babası onu konservatuara göndermek istemişte o da kazanamam diye korkmuş! Yok efendim, düz liseye giderse başarılı olamazmış belki diye hani başarılı olacağı kesin olan meslek lisesine gitmişmişte niye öyle yapmışmış, yok efendim sınavı kazanamam diye üniversiteye gitmemişmişte, deneseymiş ne olurmuş, amma da korkakmışmış... ay bitmez bunun derdi! Nasıl becermişte kocasıyla ilk konuşmayı o yapmış, şaşırıyorum vallahi!!!

Spiritüel Sibel : Bak bu hatunu takdir ediyorum. Bu hayatın bir anlamı olmalı, öyle gel gitle bitecek iş değil diyenlerdendir. Severim öyle tipleri :) Sorgular, araştırır, eğrisini doğrusunu bulmaya çalışır, doğru olduğuna inandığını yapmaya çalışır. Melek değildir elbet onun da yanlışları vardır ama hayatındaki eksileri artıya dönüştürmeye çalışır en azından. Çevresinde bu özelliklerini pekiştiren bir arkadaş grubu vardır, birbirlerini sorgularlar, tartışırlar, destek olmaya çalışırlar. Misal şimdi hep beraber bilinçaltını temizlemek, çocuklarına, yeni nesile temiz bir gelecek vermek için rüyalarını analiz etme eğitimleri almaktadırlar ki gerçekten süper bir çabadır :D
Üstelik kendisinin bir de yol arkadaşı vardır, onun da bu Sibel'e katkısı inanılmazdır!

Anne Sibel : Anne olduğuna hem inanamaz, hem de anne olmakla gurur duyar. Çocuğuna karşı büyük bir sorumluluk duymaktadır. Onun birey olmasındaki en önemli yapı taşlarından biri olduğunu bilmek onu az birazdan çok ürkütür. Onun eğitimiyle ilgili yaptığı yanlışları öğrendikçe panik olur! Bu yüzden spiritüel Sibel’le ortaklaşa bir hayat sürerler. Aslında spiritüel Sibel’in çabasının en en önemli sebebi Anne Sibel olabilmektir! Ne diyeyim, yolları açık olsun!


Paslamayacağımı sandıysanız yanıldınız! :D

İkiz Bebek, Dijle, Eylem, Elif, Ada (başka türlü bloğuna hareket gelmiyecek, bari bir katkım olsun :P)

2 Kasım 2009 Pazartesi

Kim demiş?!

Meğer oğlum da evini, annesini, babasını özlermiş.

Hem de öyle bir özlermiş ki, hasta olup, milleti korkutup,
apar topar kendini İstanbul'a getirtecek kadar...

Bir de "Bu çocuk bizsiz de yapabiliyor" diyorduk...

Bir daha diyenin...!!!