4 Aralık 2019 Çarşamba

26 Aralık 2018 Çarşamba

Aşk yok!

Tibet'le sohbet ediyoruz. Sohbet esnasında sınıfında ismi "Güneş" olan bir kızdan bahsetti:
- Ay ne güzel isim yaa, sıcacık! Güzel mi ki? - Nıck. Esmer. - Ne olmuş yani? Sevmiyor musun sen esmer? - Nıck. Süt gibi sevyom ben. - Ne gibi, ne gibi? - Süt gibi. Beyaz 😏 - ahahahhahahahahahahhahahaahahha - ya anne yaaaaa 🙈

Sohbetin devamı sınıfın aşk hayatına geldi:

- Anne herkesin sevgilisi var. Çocuklar bana "sana da bulalım bir tane" diyorlar.
- Öyle şey mi olurmuş? Aşk aranmaz, karşına çıkar. Bir daha derlerse öyle söyle.
- AMA ANNE ONLAR ARAYIP, BULDULAR!
- E ne yapalım? Sen de mi arayacaksın yani?
- Yok zaten. Ben biraz bakındım okula, hiç güzel kız yok!
- Nasıl? 😳
- Valla hiç yok anne. Güzel kızların hepsi lisede!
- Nasıl? 😳
- Liseden önce aşk olmaz zaten, belli ki bekleyeceğiz daha!
- 😳

İç Ses: Ne ara geldik kızım biz bu muhabbetlere?!
Ben: Ya sus sus, güleyim mi ağlayayım mı karar veremiyorum, bi susss!

5 Nisan 2018 Perşembe

Savaş ve Barış

Geçen gün Tibet'le ismiyle ilgili sohbet ediyoruz. Dedi ki;
- Niye bana Çin ülkesinin ismini koydunuz? - Tibet Çin ülkesi değil, onun sömürgesini kabul etmeyip, bağımsızlığı için savaş veren bir ülke. - O zaman benim içimde savaş var yani öyle mi? - Olaya öyle bakacaksak eğer; Tibet kendi içinde barış sağlamış bir ülke ama kendisini sömürmeye çalışan bir ülkeye karşı özgürlüğü için savaş veriyor.
- Hımmm. O zaman benim içimde barış var ama ayak parmaklarımla savaş veriyorum. Anladım! - ...!!!????

29 Ağustos 2014 Cuma

Tibet deyimleri "Dağlar kadar sıcak"


Yapılan incelemeler sonucunda bu deyimin dilimizde tam karşılığı olmadığına kanaat getirilmiştir. Konuyla ilgili facebookta forum dahi açılmıştır (Bununla ilgili yazışmalar aşağıda ilginize sunulacaktır).



Bu deyim her gece yatmadan önce Tibet'e süt hazırlanma aşamasında kullanılır.

Tibet her gece bıkmadan sütünün sıcaklığını "Dağlar kadar sıcak" deyimiyle tarif eder. Annesi bunun "çok sıcak" anlamına geldiğine kanaat getirmiş olsa da; çok sıcak içime sunulan süt bu sefer "bu fazla sıcak olmuş!" nidalarıyla geri püskürtülmüştür. Bu durumda annenin tahminleri suya düşmüş, konuyu çözebilmek için facebookta forum başlatmıştır.

Forum sonucunda deyimle ilgili ortaya çıkan tahminleri aşağıda ilginize sunuyoruz.
Sizin de tahminlerinizi/bilgilerinizi bizimle paylaşmanızı bekliyoruz...

:)))))

  • Hülya: Anlamı bilemedim ama dağlar kadar tatlı desem :)
  • Pınar: Dağlar kadar büyük, çok???
  • Bilgen: Bence kendisi ağaçların sık sık olmasından yola çıkarak ve yeşilliği sadece Karasu'da yazları gördüğü için böle bir çıkarım yapmıştır. Yeğenimin beyin yapısı ve hayatı algılaması teyzesi gibi biras normalin dışındadır, ama hayatı sever ve hayatla uyum içindedir... Saygılar...
  • Tunç: "Dağlar gibi çamaşır birikti" cümlesinden hareketle "çok" anlamında kullanılmaktadır. Şair burada, dağların yüksek olmasından dolayı hiçbir şeyin ona gölge düşüremediği ve hep güneş altında kaldığından sıcak olduklarını varsayıyor.
  • Ayhan: Çok sigara içtiğin için dağa çıkarken biryerinden solumaya başlarsın bi ateş basar sıcak olur ya onu diyor adam :)))
  • Sait: Yanardağdan bahsediyor. Anlamamışsın annesii...   

27 Şubat 2014 Perşembe

Ali Poyrazoğlu dedi ki...

Malumunuz, bir süredir blogta eskisi gibi yazı paylaşmıyorum. İçimden pek yazmak gelmiyor...

Bunun bir sürü sebebi olabilir. Tibet’in büyümesi, dersleriyle ilgilenmek gerekmesi, işten fırsat bulamama... Ama en önemli sebeplerden biri; bir yerlerde yazmakla ilgili kendime olan güvenimi kaybetmiş olmam... İpi kopardım ama nerede, ben de bilmiyorum...

Durum böyle olunca geçenlerde Bumerang’tan gelen “Ali Poyrazoğlu ile hayatında fark yaratmaya hazır mısın?” konulu maili gözardı edemedim. Eh, Ali Poyrazoğlu isminin de büyük etken olduğu bir gerçek :)

20 kişiyle sınırlı bu etkinliğe katılabilmemiz için blogta paylaşmış ve farklı olduğuna inandığımız bir yazımızı onlara bildirmemiz gerekiyordu. Sonuç olarak gönderdiğim yazıyla şanslı bloggerlerdan biri de ben oldum :)

Yaklaşık iki saat süren bir workshop oldu. Tadı damağımda kaldı. Bir daha olmasını çok ama çok isterim...

Ali Poyrazoğlu hem çok samimi hem de otoriter biri. Hem sürekli yamacında olayım istiyorsunuz hem de yanaşmaya çekiniyorsunuz :)) Workshop boyunca not almamızı istemedi. Aslına bakarsanız bence çok doğru bir yaklaşımdı çünkü, herkes ihtiyacı olan bilgiyi çekti anlattıkları arasından. En azından benim için öyle.

Workshopun başında konsantrasyonumuzu güçlendirmeye yarayan birkaç hareket gösterdi. Çok ayrıntılı zaten anlatamam ama en önemlisi nefes konusu... Diyaframdan nefes almanın zamanla hayatımızda büyük farklar yaratacağından bahsetti... Bununla ilgili geniş bilgiyi dilerseniz internetten bulabilirsiniz...

Aklımda kalan notlara beni benden alan cümlesiyle başlamak istiyorum:

Yazmak bestelemek gibidir. Her kelimenin bir ritmi vardır. Onları ardı sıra dizip, güzel bir melodi ortaya çıkarttıkça, yazdıklarına bakıp "Bunu ben yazmadım, kalem yazdı." dersin.

° ° ° ° ° ° ° ° °

Yazılarında fark yaratmak istiyorsan, değişimi önce kendinde yaratmalısın. Konuşmanla, yürüyüşünle, hayata bakışınla farklı olmalısın.

° ° ° ° ° ° ° ° °

Fark yaratmanın yolu, özellikle de böyle bir dönemde doğal olarak rekabetten geçer. Ama rakibin diğer bloggerlar olmamalı, kendin olmalısın. Her yazının bir öncekinden daha güzel olması için öncelikle kendinle yarışmalısın.

° ° ° ° ° ° ° ° °

Bir şeyi başarmanın yolu hedef belirlemekten geçer. Hedeflerini belirle, harekete geç!

° ° ° ° ° ° ° ° °

Yazmayı planladığın konuyla ilgili aklına geleni not al, koy bir köşeye. Böylece beynin sen farkında olmasan da çalışmaya devam edecek. Sonra bir gün birden ışık yanacak ve sen yazını bir solukta bitireceksin...

° ° ° ° ° ° ° ° °

Fikir karışık olanı, şaşırtıcı bir sadeliğe dönüştüren sentezdir.

° ° ° ° ° ° ° ° °

Bence herkes yetenekli doğar. Kimileri şanslıdır bunu farkeder, kimileri de ıskalar. Burada önemli olan yeteneğini farkedip, onu geliştirmeye çalışmaktır. Burada bulunan herkes iyi bir öğretmenin elinde çok başarılı bir şarkıcı olabilir.
Yeteneğini ortaya koymak istiyorsan çok çalışmalısın.


° ° ° ° ° ° ° ° °

Teknoloji çok hızla ilerliyor. Biz bugün GDO’lu mısır peşinde koşarken adamlar genetiği değiştirilmiş insan yaratmaya çalışıyorlar. İşin trajik olan yanı; kendini hem bu geleceğe hazırlaman hem de bu yaşananlar karşısında bir duruş sergilemen gerekiyor oluşu...


İki saatte sadece bunları anlatmadı tabii. Aklıma her geleni de buraya dökmedim aslında. Sanırım anlattıkları içinde benim özümsemem gereken bunlardı. Zira hiç aklımdan çıkmadılar... :)

Bu etkinliği düzenledikleri için Bumerang ekibine çok ama çok teşekkür ediyorum. Onlara da söyledim, bir daha olursa yine beni seçin diye :)))

Bu arada bu etkinlik sayesinde Borusan Oto Dolmabahçe’nin bir sahnesi olduğunu da öğrenmiş oldum. Sahnedeki etkinlikler için bu linke bakabilirsiniz.