25 Mart 2013 Pazartesi

Ebe, sobe...

Bir mimle daha karşınızdayım :)

Bir süre önce Nazlı sobelemişti beni... Çok zorlu bir mim oldu benim için açıkçası...

Üzerinden çok geçmeden cevaplayayım ;)



1. Su mu, ateş mi, güneş mi olurdun? Neden?

Güneş olurdum. Soğukta, yalnızlıkta, hüzünde insanların içini ısıtmak için...

2. Taş olsan nerenin taşı olurdun?

Üzeri boyanan, boyandıktan sonra gururla evin en güzide köşesinde sergilenen bir taş olmak isterdim.

3. Neyin ve kimin karşısında, hangi durumlarda susarsın?

Ben genellikle anlaşılamadığımı hissettiğim zamanlarda susarım ya da söylediklerimin boşa gittiğini anladığımda.

4. Kusur olsan nasıl bir “kusur” olurdun?

Kötü geçmişi unutturan bir kusur olurdum, "Balık hafızalı olmak" gibi mesela. Yaralar tekrar tekrar acımazdı böylece...

5. Küfür olsan ne olurdun? kime savrulurdun?

Küfür olmayı daha iyi becerebilirim. Gerçek kabak gibi ortadayken, görmeyenlere savrulurdum!!!

6. Esir olsan neyin veya  kimin esiri olurdun/olmak isterdin?

AŞK’ın...

7. Bir suç olsan “nasıl” bir suç olurdun?

Her şeye rağmen göze alınan bir suç olurdum...
 

8. Topraktaki güç olsan o güçte ne yetiştirilirdi?

Şifa.

9. Sayılmadığında ne hissedersin?

Bazen görünmez olduğumu düşünüyorum. Tanıdık, bilindik bir ortamda dahi görülmeyen, duyulmayan, varlığı hissedilmeyen...

10. Bir “oyun” oynasan ne oynardın?

Gerçek AŞK’ı oynamak isterdim.

******

Gördüğüm kadarıyla ben cevaplayana kadar çoğunluğunuz yaptı bu mimi. Yapmayıp, yapmak isteyenlere gelsin bu mim ;)

19 Mart 2013 Salı

Kesmek mi, kesmemek mi?


Oğlum diye demiyorum, bizimkinin saçları çok güzeldir :)

Daha bebe olduğu dönemlerde çok endişelenmiştik, bu çocuğun hiç saçları çıkmayacak, çıksa bile az olacak diye... Sonra bir çıktı, pir çıktı... Bir de bukle bukleydi ki bir aralar, her buklesine parmağımı geçirmek, sonra onları birleştirmek büyük keyif veren bir oyundu benim için :D


Saçları böyle güzelleşince, kestirmeye kıyamaz olduk haliyle. Ama bu seferde yazları ter sorunu ortaya çıktı doğal olarak. Alnı, ensesi isilik olmaya başladı... ve biz her seferinde içimiz gide gide kestik... Biraz büyüdükçe isilik olayı azaldı ve biz de yüz bulduk kestirmemeye :) ama öyle veya böyle yazın rahatsızlık verdiği aşikardı... Bu sefer ben ve eşim arasında anlaşmazlık başladı. Ben “Kestirelim!” dedikçe, o “Hayır! Kesilmeyecek!” diyen taraf oldu. Tibet doğal olarak her seferinde babasının tarafını tuttu...

En son geçen Cumartesi Rüzgar’ın yaşgününden dönüşümüzde, terden koklayamayınca bücürümün saçlarını, babasına “Kesilecek bu saçlar!” ultimatomunu verdim Tibet’in “Bu anne de böyle işte baba, ne yapalım!” söylemleri eşliğinde :)

ve Pazar günü gittik kuaföre...

Güzelce kısalt” dedim.
Amerikan olsun mu abla?” dedi.
Olsun!” dedim.
Tibet “Ben amerikan istemem!” dedi.
O zaman seninkini, Türkiye-İstanbul keselim?!" diye cevap verdi kuaför.
Tamam” dedi bizimki...

ve sonuç:


Şimdi gururlana gururlana “Benim saçlarım İstanbul kesimi!” diye dolanıyor ortalıklarda ;)

Siz nasıl buldunuz?

6 Mart 2013 Çarşamba

BANA KORKUNUN RESMİNİ ÇİZEBİLİR MİSİN ABİDİN?


Nihayet!
Nihayet annemler bizim semtte ev buldular :) Çok sevinçliyim bu yüzden :) Annem için zor oluyordu hafta içi bizde kal, hafta sonu evine git...

Buldukları evin ufak tefek tamiratları olduğu için annem birkaç gündür Tibet ve evle beraber ilgilenmek durumunda kalıyor. Evle ilgilenmesi gerektiği ve Tibet’in onunla evine gitmek istemediği zamanlar bücürcan alt komşumuza bırakılıyor, sağolsun o sürede Serap ilgileniyor Tibet’le.

Dün yine anneannesiyle gitmek istemeyince, aynı çareye başvurmuş annem ve Tibet’i Serap’a bırakmış. Bıraktığı saat Serap’ın oğlunun okul çıkışına denk gelince, Tibet arkadaşını okuldan almaya gitmiş doğal olarak ve kader ağlarını örmüş :)

Küçük bir kaza atlatmışlar. Bizimki sanırım çok korkmuş. Ben akşam eve geldiğimde etkisi azalmıştı ama heyecanı aynen devam ediyordu.

Yatma saati geldi, yatakta sohbet ederken kaza anında ne hissettiğini sordum. Bana korkusunu öyle güzel tasvir etti ki, çok etkilendim :)

Aramızda geçen konuşmayı olabildiğince aktarayım size de...


- Arabaya çarptığımız anda beynim örgü ördü anne!
- Nasıl yani oğlum? Biraz anlatır mısın tam olarak neler hissettiğini?
- Anne böyle kalbim renk değiştirdi, griye döndü.
- Yaa, başka ne oldu?
- Böyle kanım koyulaştı, (elini karnına götürüyor) böyle içim titredi! Böyle titredim çok!
- Ahh canım benimmm! Çok korkmuşsun belli ki ama artık geçmiştir herhalde değil mi?
- Hayır anne (elini havaya kaldırıp, gözüme sokuyor) bak hala kanım koyu, bak!!!
- Canım benim, olur böyle şeyler, ufak tefek kazalar yaşanır. Arabaya binmemezlik etme sakın bu yüzden (az çok oğlunu tanıyan anne modeli).
- Yok canım bineceğim, babam güzel araba kullanıyor.
- İyi bari. Benim kullanacağım arabaya da bineceksin değil mi?
- Bilmiyorum anne. Bunu düşüneceğim!!!
- !!!

Namkör evlat! Sanırsın sanki hep babasıyla geziyor! Hıhh!!!