28 Ağustos 2012 Salı

Rüya

Artık yanımda kim varsa, bağ, bahçe, cadde, sokak, yağmurda, güneşte koşuyoruz beraber... Dilimizde popüler olmuş bir şarkı, söyleye oynaya...

Artık yanımdaki her kimse, şarkının bir de remixi varmış, onu da söylüyor...
"Vay be! Hande Yener söylüyor herhalde bu versiyonu." diye düşünüyorum...

Uyandığımda şarkının nakaratı aklımdaydı, yazmaya fırsat buluncaya kadar kaçtı!

Anlayacağınız bestesiyle, güftesiyle bir şarkım var bana ait, yeter ki hatırlayabileyim...
Meşhur olmam an meselesi!!!

Ne tatilmiş arkadaş... Biraz daha kalaydık ya, arkası gelirdi belki!


Buraya da son günlerde bayıldığım şarkıyı koyayım...
Belki ilhamımın geri gelmesine yardımcı olur :P

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Ben yaparım!!!

Anlaşılan o ki; oğlum büyüdüğünün farkında...
O kadar farkındaki, artık yardım kabul etmiyor, işlerini kendi halletmek istiyor...
Tabi ki "işine gelenleri"!!!

Sık sık "Ben arkadaşıma bir bakıp geleyim." diyerek rüştünü ispat etmeye çalıştı ve bunu başardı!


Sahi...
Ben bu duvarı yardım almadan, ilk defa geçişimde kaç yaşımdaydım ki???

17 Ağustos 2012 Cuma

Tatil, bayram, Karasu...

Bu yılın ilk tatiline çıkıyorum yarın inşallah.
Bayramdan sonraki üç günü aldım, 1 haftaya tamamladım.
Malum Tibet bu sene anaokuluna başlayacak kısmetse ve ilk günlerinde onun yanında olmak için saklıyorum diğer tatil günlerimi...

Rotamız her zamanki gibi Karasu.
Bu sene oğlumuzun özel ricasıyla önce Adapazarı'na kocaannesine gideceğiz. Gece dayısıyla uyayacakmış ve dayısından rica edecekmiş ki; o da bizimle Karasu'ya gelsin, orada da onunla uyusun geceleri. Görünüşe göre Bora'yı çok özlemiş :)

Çocukluğumdaki, gençliğimdeki gibi büyük bir heyecanla gitmiyorum Karasu'ya artık... bir yandan yine de, "yine" oraya gidiyor olmamın sıcaklığı var içimde... Ne de olsa teyzemin sevgiyle hazırladığı kahvaltı ve anne tarafımın sevgi dolu gözleri bizi bekliyor :)


Umarım büyüdükçe aynı sıcaklığı oğlum da hisseder...

Şimdiden hepinizin bayramı kutlu olsun...

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Suçlu kim?

Bu aralar pek yazasım yok evet... Suçu sıcaklara atmak istemiyorum...
Tibet'in hiç suçu yok, çünkü kendisi sağolsun bol bol malzeme veriyor aslında...
Sırf bu yüzden yazmak lazım... ama...
Gel gör ki; annenin eli yazmaya gitmiyor bir türlü...

Facebookta beni görseniz şaşarsınız...
"Blogta yazmayan hatun bu mu? İki saniye boş bırakmıyor burayı, nasıl oluyor da orada yazmıyor!?" diye...

Vallahi suçlayacak kimsem yok...
Canım çekmiyor sanırım, bilmem ki....
Yine de bahane değil yazmamaya...
Unutmamalı küçük adamımın yaptıklarını..................................

**************************


I
Malum sıcaklardan nefes bile alamıyoruz bazen... Bu durum evdeki hallerimize de yansıyor. Babamız artık isyan edip, atleti bile attı üstünden... Böyle olunca da son günlerde aldığı kilo daha bir göze batar oldu :)))

- Baba, babaaa! (eğilip kulağına söylüyor güyaa)
Sen bebek mi doğuracaksın?!!!


II
Sıcaklar sayesinde bücürcanımızın ne kadar pratik zekalı olduğunu da öğrenmiş olduk!

- Anneeee! Karpuz getirsen de serinlesek!!!
- !!!

III
Sıcak+pratik zeka+acitasyon bir araya gelince ne olurmuş gelin birlikte öğrenelim:

- Bugün dondurma yiyemedim anne... Nasıl serinleyeceğim ki ben şimdi?!
(Her gün dondurma yemesini istemeyip, araya bir gün mola koydum da... bak sen bana!)


IV
Arkadaşlarıyla oynarken, büyük ihtimalle kazayla gözüne oyuncak gelmiş ama bizim küçük adam bunun özellikle yapıldığında ısrar ediyor. Sevgili babamız da çoğunluk babaların yaptığı gibi, oğluna taktik! veriyor:

- Oğlum sana vurana sen de vursana!
- Sen bana böyle mi öğrettin baba?
- Yok... yani yok... önceden dememiştim de... hem zaten tabi öyle durup dururken vurma... hani sana vururlarsa karşılık ver diye söylüyorum (baba sorunun şaşkınlığını yaşıyor burada)
- Haa, öyle mi? Hatırlayamadım zaten ben vur dediğini!...


V
Her metro gezimizden sonra, metroport ziyareti, metroport ziyaretinde de malum oyuncakçı tavafındayız. Her seferinde oyuncak almak istemeyen anne, küçük adamla en fazla 5 TLlik oyuncak alabileceği konusunda anlaşma yapmış. Amma velakin ne bücür ucuz bir oyuncak beğenmekte ne de annenin gösterdiklerini kabul etmektedir. Anne artık bezmiş ve yorulmuş, söylenmektedir:


- Tibet artık ne alacaksan al, çok yoruldum!
- Tamam anneeee! Görüyorsun ki çözüm arıyorum işteee!!!
- !!!

**************************

Devam eder bu daha... Hadi kalın sağlıcakla :)

Dip 1: Bu aralar Tusubasa isimli çizgi filme ve kahramanına takık durumdayız. İlk seyretmeye başladığı zamanlarda "ben artık Tusubasayım" diyordu, şimdi yanlış hatırlamıyorsam Misuki oldu. Misuki'nin hastalığına rağmen oyuna devam etmesinden fazlasıyla etkilendi anladığım kadarıyla...


Dip 2: Bazı yarışmaları severek izliyoruz. Bunlardan biri de "Şeflerin düellosu". Tibet'in pek ilgilenmediğini sanıyordum ama geçen gün evde "acı sos ve krema karıştırıp sana yemek yapacağım anne" deyince aslında etrafının ne kadar farkında olduğunu anladım.


ve Dip 3: Geçen gün kapıda karşıladı beni. Babası ve ananesine kızmış, nereden nasıl anladıysa bizim başka bir evimizin olduğu kanaatine varmış. Toplamış iki üç parça eşyayı, oraya gidecekmişiz ikimiz. Babası ve ananesi bu evde kalacaklarmış!!!


Tavsiye: Fantastik sevenlerdenseniz Ursula L.Guin'in Rüyanın Öte Yakası adlı romanını okumanızı tavsiye ederim, ben çok sevdim...