26 Mart 2012 Pazartesi

Neyseki...


Eskiden bayramları çok severdim.

Karasu’da ananemin evinde toplanırdı tüm kardeşler ve çocukları.
7 kardeş... en az ikişerden çocuk...

Düşünsenize kalabalığı, curcunayı!

Gürültüsü bir yana...
Şen kahkalar ve sevgiyle dolu bir ev...

Ananem artık yok...
O yüzden mi bilmem eskisi gibi bayram kutlamaları da yok...

Neyseki kalabalığız da; nişanlar, evlilikler var...

ve böyle sevgiyle dolu kahvaltı masaları...

Çok şükür...
Her şey için...
ama en çok böyle bir aileye sahip olduğum için...

20 Mart 2012 Salı

Oscar çöllerde

Son günlerde bu çizgi film gözdemiz.


Çizgi filmi biz de ailece çok sevdik ama sanırım Tibet'in seyrederken eğlenmesini,
kahkalara doyamamasını daha çok seviyoruz.

Kahkaları öyle güzel dolduruyor ki evin içini, akşamın karanlığında güneş doğuyor sanki...


Aaaa! Bir de...

Artık bir kertenkelemiz olsun istiyoruz.
Eve giren sinekleri yesin diye! :))))

(sineklerden, özellikle de kara olanlarından hiç hazetmez bizim bücür!)

14 Mart 2012 Çarşamba

Son günlerde...


... her akşam yatmadan önce güzel rüyalar görmek için meleklerimizden yardım istiyoruz.


... yine her akşam ama istisnasız her akşam Wall-E eşliğinde uyuyoruz. Eğer uyumaya niyetimiz yoksa izlenen her sahne için onlarca soru üretiyoruz.

Buraya iç ses: E be evladım. Sen bu filmi neredeyse 1,5-2 yaşından beri izliyorsun. Her sahnesini ezberlemiş olman lazım. Nasıl olupta bu kadar soru sormayı beceriyorsun, valla hayret!!!



... hasta olan anneyi iyileştirmek için, ellerimizi sinesine koyup, enerji gönderiyor “Annecim, sana iyi bakmalıyım. Merak etme iyileşeceksin” diyerek teselli ediyoruz.


... “Saçların iyice uzadı anne” diyerek, gelişmelerin farkında olan, dikkatli bir çocuk olduğumuzun altını çiziyoruz.


... televizyonda yeni başlayacak bir çizgi filmi izlemek için izin istiyor, sonrasında bunun aslında yaşına uygun bir film olmadığını, bu yüzden izlememesi gerektiğini itiraf ederek dürüst davranıyoruz.


... ve tüm bunlarla anneyi mest ediyor, şükretmek için başka sebep aramaması gerektiğinin farkına varmasını sağlıyoruz...

8 Mart 2012 Perşembe

Geçtiğimiz hafta sonu neler yaşandı?


Sevdiğiniz birine yapmak istediği herhangi bir şey konusunda destek vermeniz önemlidir. Onun iradesinin zayıf olduğunu düşünseniz bile, kendisini bunu yapabileceğine inandırmanız gerekir ki; kendisine güvensin ve başarsın.

Benim eşim bu konuda biraz ters fikirli. Desteklemenin değil, kösteklemenin faydası olacağı inancında. Ortada verilmiş 7 kilo varken hiç kilo vermediğimi, boşuna uğraştığımı söylüyordu ta ki geçen haftaya kadar. Sonunda itiraf etti neyse ki! Ben de rahatladım.

Gerçi o kabul etmemiş bile olsa, kapı gibi oğlum var beni destekleyen!!!


- Baba, sen yiyorsun yiyorsun göbeğin kocaman oluyor. Annem rejim yapıyor, bak! göbeği küçücük oldu!


Hamiş: Ne demişler; dinsizin hakkından imansız gelir! :)))

Cumartesi Civciklerin yaşgünündeydik. Tibet’in giripte, çıkmak bilmediği evlerden bir tanesi onların ki! Neden istesin zaten, her şey çocuklar için bu evde.
Yazdan beri özleşmişiz. Bizim de birbirimizi görmek için güzel bir bahane oldu. Havalar ısınsın, bir daha bir araya geleceğiz inşallah :) Daha nice güzel yaşlarınız olsun benim canım civciklerim :)

Bir kapımız da Baharlar bizim. Pazar günü de onlardaydık. Bu sefer Yıldız ve Demir’de bizimleydi. Bücürler nedense birbirleriyle bir senkranizasyon yakalayamadı, bu durum bizi biraz yordu. Yağmur kuzusunun sebebi sonradan belli oldu. Meğer hastaymış. Geçmiş olsun kuzucum, çabuk iyileş emi! :(


Tibet Bey’i nihayet göz kontrolüne götürdük. Astigmatı varmış. Astigmat netlik sorunuymuş. Dedi ki doktorumuz; “Onun için dünya böyle, net görüntü hakkında bir fikri olmadığı için senin yardımına ihtiyacı da yok, çünkü o dünyayı böyle sanıyor ve ona göre bir düzen oturtmuş hayatında. Gözlük kullandıkça farkı anlayacak!”...


Anlayacağınız bebeğim artık gözlüklü bir bücür! Yakıştı da sanki :)

Son anda küçük bir not: Daha bu sabah bugün için "Bugün güzel bir şey olsa. Heyecan ve mutluluk veren..." diye bir dileğim olmuştu. Suyun Güncesi'ne bu dileğimi gerçekleştirdiği için çok ama çok teşekkür ediyorum...

6 Mart 2012 Salı

Ben 7 rakamını severim


Bir kadının kendisiyle barışık olmasının birincil koşulu sanırım aynadaki aksini sevmesi ya da en azından ondan nefret etmemesi.

Uzun zamandır kilolarıma takığım... Yaklaşık 7 yıl kadar bir süredir...

2005 yılının 1 Ocak sabahı, güneşin doğuşuyla birlikte son sigaramı içtim. 33 olmak üzereydim ve içtiğim sigara günde 1,5 paketi geçmişti. Bir kerede bıraktım. Kendim bile inanamıyorum hala bunu nasıl başardığıma...

Ama işin kötü tarafı sigaranın boşluğunu abur cuburla doldurdum ve 8 ay içinde 8 kilo aldım... Her aya bir kilo...

Yemeye başlayınca, yemenin tadını alınca bu 8 kilonun üzerine daha da eklemek çok kolay oldu tabii... Benim gibi yemekten ziyade kuruyemiş ve tatlıyla beslenen biri iseniz hele ki...

1 yıl içinde 52 kilodan 62 kiloya terfi ettim. Üzerine arada bir alınan 2-3 kiloyla birlikte 64-65i bile gördüm... Sonuç olarak kendinden nefret etmeye varan depresyon hallerine gark oldum.

Bir zamanlar bir yerlerde 7.yılın dönüm noktası olduğunu okumuştum. Bende de böyle mi işledi durum acep?


Ocak ayı başında karar verdim zayıflamaya. Önceden de bir çok kereler vermiştim ama bir yerlerde hakim olamayıp boğazıma bozmuştum diyeti. Bu sefer daha kararlıydım. Yani sanırım öyleydim, şu anki sonuç onu gösteriyor en azından.

9 Ocak’ta startı vermişim. Şimdilik asayiş berkemal... Başladığımda 62 kiloydum, şu anda 55. Aslında ulaşmak istediğim kilo 54 ama ben 52ye düşeyim, koruma aşamasında 1-2 kilo alırsam moralim bozulmasın diyorum. Umarım başarırım...

Hadi hayırlısı bakalım...