Aslında suçluyu uzakta aramaya gerek yok...
Oğlum kitapları sevmiyor diye hayıflanıp duruyorum ama küçükken benim de ondan farkım yoktu. Kitap okumasına okurdum ama ya ödev verildiği için ya da çevremdeki bir kaç arkadaştan güzel olduğunu duydum diye heveslendiğim için. Evde kitap okunmazdı da diyemem... Babam okurdu ama ortada değilde yatmadan önce yatağında. Bu da bende beklenen etkiyi yaratamadı muhtemeldir ki...
Benim kitap sevdam, lise ikinci sınıfta Haluk abi sayesinde başladı. Yanında staja başlamıştım ama bana iş öğretmekten ziyade beni sosyal bir insan yapmaya adadı kendini :)
Bir kere her sabah o gelmeden gazeteyi okumak zorundaydım, okumak zorunda olduğum gazete de Cumhuriyet’ti. Gazeteyi okuyup, Haluk abi geldikten sonra günlük olaylar hakkında tartışırdık. Bir nevi kendi çapımızda ülkeyi kurtarırdık anlayacağınız :) ve her hafta bir kitap okumak zorundaydım. Kitapları Haluk abi belirlerdi. Yine her hafta sonunda önce kitabın kısa bir özetini geçer, sonra üzerinde tartışırdık...
Hümeyra’yı, Timur Selçuk’u Haluk Abi sayesinde tanıdım ve biraz olsun bir dünya görüşüm olduysa bunda Haluk abinin payı yadsınamaz. Geriye dönüp baktığımda özlem duyduğum nadir insanlardandır. Çok isterdim bugün de yanımda, çevremde olmasını. Kimbilir belki Tibet’e de benzer taktikler uygulayıp, kitapları sevdirmesini başarabilirdi :)
Belki tahmin etmişsinizdir. Bütün bunları mimlendiğim için anlattım.
Bir mim bana neleri anımsattı, hey gidi
Kezban! :)
Kısaca mimden bahsedeyim: Kitaplığınızın önüne geçiyorsunuz, gözlerinizi kapatıp, rastgele bir kitap seçiyorsunuz, sonra kitabın 55. sayfasını açıp, o sayfadan rastgele bir paragrafı herkesle paylaşıyorsunuz...
Ben bunu biraz değiştireceğim izninizle... Bunun birinci sebebi benim bir kitaplığım yok. Üst üste dizilmiş raflardan ancak gözüm kapalı ilkine ulaşabilirim ki bu diğer raflardaki kitaplara karşı büyük haksızlık! :)
İkinci bir sebebi, Tibet’in doğumundan bu yana şöyle doyasıya kitap okuyamamış olmam.
İşyerinde başucumda duran, okunmayı bekleyen yaklaşık 6 kitabım var. Kendimce evde okuyamam diye götürmüyorum ama işlerde pek fırsat vermiyor ne yazık ki... Ben de içlerinde en çok okumayı istediğim kitabı seçtim buraya yazmak için. Üstelik ben 55. sayfadan bir paragrafta yazmayacağım. Kitabın tümüyle beni ilgilendiren kısmının 8. sayfasından bir paragraf yazacağım. Böylece kendime de bir iyilik yapmış olacağım ve bir nevi hayatın bugünlerde bana söylemeye çalıştığı var mı onu görmüş olacağım :)))))
Çok kısa kitap hakkında da bilgi verip, yazayım paragrafımı...

Kitabın adı Ruhsal Astroloji. Kitap doğum yılınıza göre hangi Kuzey Ay Düğümü’ndesiniz, bunun size ne gibi avantajları ve ne gibi dejavantajları var onu anlatan bir kitap. Biraz daha derinlemesine girersek bu kitabın “bu hayatta ne amaçla bulunuyorsunuz”u anlatan bir kitap olduğunu da söyleyebiliriz. Astrolojiye inanıyorsanız tavsiye ederim. Kendinizle ilgili hiç kabullenmek istemediğiniz gerçeklerle karşılamanız an meselesi, uyarayım...
Şimdi gelelim benim Ay düğümümün 8. sayfasına:
Oğlak Burcu: Oğlak Kuzey Düğümü insanı reddedilme olasılığından nefret eder –aslında, reddedilmenin düşüncesi bile onun için felç edicidir-. Eğer birisi onu reddederse, o yalnızca kendini kötü hissetmekle kalmaz, bunun kendi kabahati olduğunu da düşünür. Bu insan o denli güvensizdir ve reddedilmekten o kadar korkar ki, durumlara çok ihtiyatlı girer.
Görüldüğü üzere bazı acı gerçekler yüzünüze tokat gibi çarpabiliyor... Demek ki hayat bu aralar reddedilme korkusundan kaynaklı sorunlarım olduğunu ve bunun üstüne gitmem gerektiğini söylüyor bana, di mi? :)
yok canımmm, ben kimmm, reddedilme korkusu kimmm!? :P
Şimdi, sıra paslaşmada...
Kitap Denizi,
Touch the Sky,
Seda,
Füsun,
Seyhan ve
Sanat Notları...
Eğer bu mim sizi önceden bulmadıysa ve yapmak isterseniz SOBE!