24 Nisan 2009 Cuma

Nikahına beni çağır sevgilim!

Geçen hafta Sufi-Saja'dan Ela, nikah kabuslarını ve nikahında yaşadığı aksilikleri anlatmış. Onu okuyunca bizim nikah günümüz geldi aklıma.
Çok ilginç bir gündü, KABUS gibi...

Nikah günlerini kendinizden olmasa bile çok yakınınız biri sayesinde muhakkak biliyorsunuzdur. Sabah erken kalkarsın, koşa koşa kuaföre gidersin, o arada sevdiğin kendi kuaförüne gider, gelin arabasının süslemesiyle ilgilenir ya da birini gönderir. Sonra seni almaya gelir, fotoğraf çektirmeye gidersin, eve dönersin, annenin babanın elini öpersin, kapıdan alkışlarla çıkarsın ve ver elini nikah salonu...

Buraya kadar her şey normal, bunları aynen uyguladık.

10 Nisan 2004, Cumartesi.
Şansımıza o gün yazdan kalma gibiydi hava, o kadar sıcaktı ki!

Saçlarımı bir hafta öncesinden boyatmıştım, tam istediğim renge! Model de beğenmiştim. Gelinliğimi çok beğenerek diktirmiştim. Gelinliğimin takısı hep inci olsun istemişimdir, o yüzden inci güzel bir boyunluk almıştım. Bir arkadaşımızın makyajını çok beğenmiştim, kuaförümüze inat onu ayarlamıştık makyöz olarak (harika oldu!).


Nikah şekerini belirlemiştim, sevgilim de fikrimi çok beğenmişti, şu macun şekerler var ya onlardan. Geleneksel kıyafetler giyip gelmişti şekerci kadın, süperdi! Eniştemin eski model bir Mercedes'i vardı o ara, eski meski ama bayılıyordum ben o arabaya, sevgilimde ben de o araba olsun istedik gelin arabamız, rica ettik enişteme, severek kabul etti sağolsun :)

Neyse kuaförde işim bitti, fotoğraf çektirdik ve eve geldik.
Büyüklerimizin elini öptük ve çıktık yola.

Nikahımız Şişli Evlendirme Dairesi'ndeydi. İstanbul trafiği de malum, ne olur ne olmaz diye rotayı Kasımpaşa, Dolapdere istikametinden yaptık, en rahat orası olur diye. Konvoy halinde ilerliyoruz, tam Dolapdere'ye geldik, ışık kırmızıya döndü ve durduk. Etrafta çingene çocuklar peydah oldu. Zarflar hazırlamıştık, eniştem camdan birkaç tane zarfı verdi çocuklara. Çocuklar o kadarıyla yetinmediler, ışık yandı hareket ediyoruz ama gitmek ne mümkün, hepsi arabanın tepesindeler. Eniştem başta arabayı sağa sola savurarak korkutmak istedi, çok sert davranmak istemiyor birşey olmasın diye ama bunların korku nedir bildiği yok, çok uğraştı, bağırdı çağırdı.... Arabanın her yanı çocuk dolu, sağı solu. Bir tanesi de benim olduğum tarafta kapıyı açmaya çalışıyor. Artık ne olduysa, tam hatırlamıyorum, galiba çocukların biri abartıp arabanın tam tepesine çıkmaya kalktı. Eniştem dellenip kapıyı açtı çocuğu kovalayacak hatta yakalarsa...! ama onun kapıyı açmasıyla bütün kapılar otomatik olarak açıldı. Arkada benim kapıyı açmaya çalışan çocuğa da gün doğdu tabii :(

Kapıyı açar açmaz boynuma saldırdı, boyunluk hemen kopmadı, boğuluyorum sandım! Ben çocuğun elinden kurtulmaya çalışıyorum. O arada eniştem arabadan inip, çocuğun peşine düştü diye çevreden bir sürü çingene fırlamış (ben bunların farkında değilim tabii, kendimi kurtarmaya çalışıyorum) enişteme doğru koşmaya başlamışlar, eniştem çevreden gelenleri farkedip arabaya atlayıp, hareket ettirdiği tam o anda koptu boyunluğum! Sevgilim çocuğu farketti ve kolundan yakaladı! Çocuk düşmemek için benim gelinliğimden destek aldı.

Yani sahneyi hayal edebiliyor musunuz bilmiyorum?!
Sol tarafımda açık bir kapı, kapıdan boynumdakini koparmış ve düşmemek için gelinliğime asılmış bir çocuk, sağ tarafımdan çocuğu kolundan yakalamış ve bırakmamak için üzerime abanmış sevgili, hareket eden bir araba, çevrede bir dolu çingene!

Allah'ım! Herşey saniyeler içinde oldu ama bana saatler gibi geldi. Çocuk boyunluğumu bırakmak zorunda kaldı, hareket eden bir arabada, kolundan tutmuş biriyle başa çıkamadı herhalde, o bırakınca sevgilimde çocuğu bıraktı. Kapılar kitlendi ve biz son sürat oradan kaçtık! Arkamızda kovalayan bir sürü çingene!!!

Bir süre ellerim boynumda kala kaldım öyle, sevgilim endişeli gözlerle beni izliyor, bana birşey olup olmadığını anlamaya çalışıyor. Ellerimi çekip kendime şöyle bir bakınca bir de ne göreyim! Gelinliğimde kapkara el izleri, üstelik içimdeki büstiyer de dahil!!!

Hüngür hüngür ağlamaya başladım...

İncim kopmuş, gelinliğim kapkara, boynum acıyor...

Nikah salonuna nasıl gittik, gelin odasına nasıl girdik hiç bilmiyorum. Sevgilim, teyzem, eniştem çevremde pervane ama ben görecek halde değilim.

Kuzenim ve eşi erken gelmişler, bizi gelin odasında bekliyorlardı.
İyi ki gelmişler, meğer Özlem'in ne sihirli elleri varmış!

Önce elindeki ıslak mendille, o kapkara el izlerini temizledi (ne mendilmiş, hala anlayabilmiş değilim), hiç iz kalmadı. Sonra incimi bir kancalı iğneyle (üstelik iğne hiç görünmüyormuş) tekrar boynuma tutturdu. Sonra kardeşimin ve kendisinin makyaj malzemeleriyle ağlamaktan bozulmuş makyajımı tazeledi. Aynaya baktığımda aynı kuaförden çıktığım gibiydim, hiç fark yoktu!!!

Valla Özlem büyüksün!!! :)

Keyfim yerine gelmiş, nikah masasına doğru ilerlerken, ayaklarım yere basmıyordu sanki :) Masaya oturuşumuz, nikah memurunun söyledikleri, karşımdan bana bakanlar özellikle kardeşimin heyecanlı yüzü, yanımda en yakın arkadaşım, şahidim, benden heyecanlı Aylin (sanırsınız o evleniyor), annemin gözyaşları, babamın mahsun yüzü, gülenler, el sallayanlar, sevinçle zıplayanlar, sevgilimin bıyık burarak evet demesi :P, imza atışımız...
Hepsini bir bulutun ardından izliyormuş gibiydim.

Nikahı gece bir fasıl mekanında, sevdiklerimizle, bizle olmak isteyenlerle birlikte, müthiş eğlenerek, keyifle bitirdik.

Evlendiğiniz gün her yaşayanın hayatında güzel bir anıdır sanırım, evlenmek zorunda olanların dışında.


Bizimki bu yaşananlar sayesinde biraz sıradışı oldu.
Neyseki sonu iyi bitti de güzel ve ilginç bir anı olarak kaldı :)

8 yorum:

  1. amanın ne kadar da güzel bi gelin olmuşsun öyle, kötü anlar yaşamışsın gerçekten ama şimdi sadece komik bi anı.. güzel olan ise sen ve gözlerinden okunan mutluluğun..
    10 nisan 2004 te kayınbiraderim evlendi aynı gün aynı telaşları yaşamışız ama allahtan biz çingenelerin istilasına uğramadık
    nice seneleriniz olsun emiii prenslerinle beraber
    mcuxx

    YanıtlaSil
  2. Bir solukta okudum bu macerayı.Yaz sonunda kısmetse evleniyorum ve şimdi tek dileğim çingenelerden uzak bir düğün :) Evmiş,çeyizmiş hiç sorun değil,yeter ki çingeneler olmasın!

    Her şeye rağmen bu resimler gerçekten de çok güzel..Mutluluğunuz daim olsun!

    YanıtlaSil
  3. Okurken kendi nikah gunumuz geldi aklima, bu kadar agir olmasa da buna benzer birsey yasamistik biz de. Nasil bir sok oldugunu tahmin edebiliyorum Sibel'cim, herkesin mutlaka farkli nedenlerden kaynaklanan kotu anıları vardır eminim, bizim sansimiza da cingeneler cikti demek ki...
    Ama gelinligin, makyajin, sacin hersey mukemmel olmus, bunlarla ilgili memnuniyetin de gozlerinden o kadar guzel okunuyor ki o gunun en guzel tarafi da bu sanirim... Mutlulugun sonsuz olur insallah:)

    YanıtlaSil
  4. Amin arkadaşlar, hepimizin mutluluğu daim olsun inşallah :)

    YanıtlaSil
  5. aman allahım o çingene cocuklarını dusundumde gremlinler gibi sarmıslar etrafınızı yahu:)

    YanıtlaSil
  6. Offf ya nefesim kesildi okurken... Macera arası nikah olmuş sizinki:)

    YanıtlaSil
  7. Hep böyle mutlu ol Tibet'in annesi... Bu arada saç rengi gerçekten muhteşem, tekrar aynı renk olması için parmak kaldırıyorum :D

    YanıtlaSil
  8. amin kutucum. hepimiz böyle mutlu olalım.

    evet, evet, saçlarımın o halini ben de çok özlüyorum. saçlarım uzasın, ilk işim tekrar o renge dönmek olacak :)

    YanıtlaSil